ANKARA

Ankara, benim aziz kentim, kestane ağaçları ve aşklarım elbet.
Meclis'in arkasındaki Begül'ün güz bahçeleri,kafe-konyak ve kitap, bir de sevgili kızım Zeynep: nasıl unuturum. Havaya kucak dolusu sararmış ypraklar savurduğumuz o altın suyuna banılmış güz günlerini, dostlarımı nasıl unuturum. Hiç unutmadım..
Gezdiğim uzak coğrafyada beni ayakta tuttuysa bu anılar tuttu. İkinci belki de üçüncü bir insan gibiydi yanımda anılarım; hep andığım ve takrar tekrar yaşadığım...
On yıl sonra işte yine Ankara'dayım. Onunla aramızdaki bu on yıllık uzaklık gerilmiş bir lastik gibi büzülüp kapandı birden. Sanki hiç gitmemiş gibiyim Ankara'dan. Ama kentler biraz da insanlardır. Bugün içimde o güzel insanların yokluğunun burukluğu var. Yoksa yine dost, barışığım Ankara'yla. Başımı ağladığım tek kent olan Ankara'yla. Hüznümün cilası, cilacısı bu güzel kent hiç çıkmadı yaşamımdan...
Bingöl'de dağbaşlarında bile yanımda oldu hep...

Zaman zaman soruyorum kendime: nerde Cemal Süreyya? Bir Ankara prensi olan Cemal nerde şimdi ? Hani Haluk Tuncalı, Celal Atik şimdi hangi dipsiz kuyuda. Ya o fırtına adam Ekrem Koçak nereye gitti ve ne oldu ''Tavukçu'daki öğle rakılarına.'' Coşkularım tarazlandı benimse... Umudumda güve yenikleri, pas kokuyor aşklarım ve artık patlak bir tefle dolaşıyorum elimde Ankara sokaklarını. En kötüsü de yaşlandı zamanımın güzel kızları. Bir boşluk var yaşamımda, yüreğimde devrik bir sacayağı. İtirtaf edeyim ki, eskisi gibi içemiyorum da. Ağarıma gidiyor bu durum.
Ankara benim aziz kentim: sen kendini biraz fazla koyverdin, bense gençlik taslıyorum hala. Oysa sende hep bir kuva-ı milliye ruhu olmuştur. Birinci yeni sende başladı,ikinci yeni de. Bakıyorum da herkes İstanbul'a göçüyor. Senin gözün yaşlı, benim kanadım kırık. Oysa bu böyle olmamalıydı. Çünkü şiirin gerçek başkenti sensin.
Ölürsem senin toprağına gömülmek isterim.
Varsın sende çürüsün bedenim.
Herkes bıraktı beni senden başka ve herkes göz ucuyla bakıyor yok sayarak sana. Seni parlementarizmin kucağına attılar, beni gömdüler acılarıma... Yine de kaşımıyoruz birbirimizin sırtını, çünkü alışık değiliz buna. Hırçınlıklarımı bu yüzden bağışla, hoş gör sarhoşluklarımı ve buınca yıl sonra parasızlığımı yüzüme vurma.
Kapım ve yüreğim her zaman açık sana.
Bunu bil, sakın unutma.
Ağustos, 93
Metin Altıok